İsmail Hakkı AYDIN
Abstract
Çağımızın en önemli bilimsel gelişmeleri olan Epigenetik, Laniakea, İnsan Konnektom Projesi, İzafiyet Teorisi, Kuantum Fiziği ve Holografi Kuramı gibi kavramlar aracılığı ile bilimsel olarak Kâinatın evrensel sırlarını açıklanmaya çalışıldığı bilinmektedir.
Newton Fiziği, evreni, neden-sonuç sürekliliği içinde işleyen mekanik bir düzen olarak açıklıyordu. Einstein, “İzafiyet Teorisi” ile, dördüncü boyutu devreye sokmuş ve evreni rölatif (göreceli) bir değer olarak tanımlamıştı. Niels Bohr’un öncülük ettiği Kuantum Mekaniği ise, fiziğin yeni bir aşamasıydı. Bu düşünce akımına göre, atomun içindeki parçacıkların hareketlerini gözlemleyerek onların davranışlarının nedenlerini anlamak mümkün olmuyordu. Çünkü bir parçacığın konumu incelenmek istenirken hızı, hızı incelenmek istenirken de konumu bozuluyordu. Evren, dalga desenlerinden oluşuyordu ve çeşitli düzeylerdeki enerji salınımlarının birleşmeleri sonucunda parçacıklar (nesneler) ortaya çıkıyorlardı. Einstein, hızın çok artırılması ve ışık hızına yaklaşılması durumunda, zamanın daha yavaş işleyeceğini, hatta belki durabileceğini ortaya koyunca, herkes şaşkınlığa düştü. Çünkü insan, artık neyin doğru ve neyin de yanlış olduğunu bilemez bir hâle gelmişti. Gördüğü ve içinde yaşadığı dünya ve Newton’cu düzen mi gerçekti, yoksa Einstein’cı izafiyet mi? (A. Arıtan).
Keywords
Gördüğü ve içinde yaşadığı dünya ve Newton’cu düzen mi gerçekti, yoksa Einstein’cı izafiyet mi?